Yapalım bakalım:
Yazılı bir ileti Alıcıya teslim edildiğinde ulaşmış olur.
Sözlü bir iletinin Alıcıya ulaşması ya Alıcı tarafından mükemmel bir şekilde anlaşıldı ise (Sorgulama Teorisi), yada beyan eden kişi anlaşılacak bir şekilde verdi ise ve usulen Alcının iletiyi anladığına karşı herhangi bir şüphe duymuyorsa gerçekleşir (Modern Sorgulama Teorisi).
Yukarıdaki yazı bir alıntı olduğundan genel konuya bir aydınlık getirelim:
WE = Willenserklärung, yani Beyan etmek demektir.
İletişimi açıklamak için altı temel öge kullanılır:
- Kaynak (Gönderici)
- Alıcı (Hedef)
- İleti (Mesaj)
- Bağlam (Ortam)
- Dönüt (Geri bildirim)
- Kanal (Gönderme biçimi)
Gönderici, duygu düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi veya topluluklara denir. Alıcı, iletilen sözü alan kişiye veya topluluğa denir. Aynı şekilde ileti, gönderici ile alıcı arasında aktarılmakta olan duygu, düşünce ya da isteğe denmektedir. Bu temel iletişimin gerçekleştiği ortama kanal; gönderici ile alıcı arasındaki iletinin gönderilme şekline yani gönderilen iletinin alıcı tarafından doğru algılanabilmesine bağlam denmektedir. Eğer varsa iletiye verilen her türlü yanıt da dönüt olarak adlandırılmaktadır.
Misal:
Alman bir işveren Türk işcisine çıkış vermek için odasına çağırır. Türke bir şeyler mırıldanır ve dolayısıyla çıkış verdiğini söyler. Türk de anladım diye 'Ja ja' der ve gider.
Sonuç:
Alman işveren Türkün konuyu iştirak edecek kadar almanca bilip bilmediğinde şüpheli olması gerektiğinden çıkış işlemi mahkemede geçersizdir.
Misal 2:
Alman bir işveren Alman işcisine çıkış vermek için odasına çağırır. Almana bir şeyler mırıldanır ve dolayısıyla çıkış verdiğini söyler. Alman sağırdır lakin anladım diye 'Ja ja' der ve gider.
Sonuç:
Alman işveren Alman işcinin konuyu iştirak etmesinden şüphe duymaz çünkü sagır olduğunu bilmemektedir. Dolayısıyla çıkış işlemi mahkemede geçerlidir. Alman sagır olduğunu bir türlü belirtmesi gerekirdi.
Umarım herkes anlamıştır.
Selametle kalın.